18 Aralık 2013 Çarşamba

Gazetecilik tozu yuttum gençler!

Gazetecilik neydi, ne değildi, nasıldı ve etik miydi derken allak bullak bir halde eleştirilerinizin cebinden zorla alınarak devam edeceğiniz bir yolda kendinizi bulabilirsiniz, ben buldum. Hangi kurumda çalışırsanız çalışın memnun olmakta zorluk çekeceksiniz, bu da bir gerçek. Eğer benim gibi yazmayı ve öğrenmeyi iş olarak görmüyorsanız pekte sorun olmayacak. İyi işler çıkarabilirsiniz, buna rağmen eleştirilebilirsiniz. Bilin ki, hırpalanmadan bu yolda da ilerleyemiyorsunuz. Demiri döve döve şekillendirme mantığı özellikle gazetede çok işler halde.

İşi öğreniyorsunuz evet ama bazen kafanız karışıyor. Özellikle birden fazla editörünüz varsa! Her aslanın kükreyişi fazla, her yiğidin yoğurt yiyişi başka ve birçok başka olduğumuzu vurgulayan atasözü sayabilirim ama konumuz bu değil. Malum biri "ile" yazımını birleşik, diğeri ayrı yazmanızı isteyebilir. Veyahut biri bakış açınızı çekiştirebilir, diğeri olduğu yerde bırakır. Akvaryumda depremi hisseden balık gibi olduğum doğrudur bazen. Şikayet edecekken elime haberi bir alıyorum ki diniyor bütün içimdeki fırtına. Aslında dengesizliğe alışık kişiler için ideal bir ortam. 

Gözünüz zenginlikte olmayacak bir de. Azla yetinmesini bileceksin ama ünvanını iyi kullanmasını daha iyi bileceksin. Ne karnın aç kalır ne de görmek isteyip göremediğin yer. İşin özü çok çalışmakta ama göze batmamakta. Kendine ayırdığın vakitten fedakarlık etmekte falan. Bakın hani herkes diyor ya, "bu işi gerçekten sevmiyorsan yapamazsın", yapanlar var şahit oluyorum. Ama onlar da ne yaptıklarıyla diğerlerini kıyasladığınız da kafada bir donk sesi işitiyorsunuz

Ne de güzel akıl veriyorum değil mi? Önemli olan benim zırvalamalarım değil a dostlar, kendinizi hazırlamanız gerektiğini söylemek istiyorum. Biraz da umursamaz olabilmenin gerekliliğini. Aksi halde kendinizi kaybedebilir ve çok üzülebilirsiniz. Şu sıralar yuttuğum gazetecilik tozunu ileride öksüre öksüre gürültülü bir şekilde çıkaracağım doğrudur.