23 Eylül 2012 Pazar

Basın Fotoğrafçılığında Coşkun Aral Rüzgârı

     Bursa Fotofest 2012 nin ikinci gününe katıldım. Amacım öncelikli olarak Coşkun Aral'ın seminerine katılmaktı ve haklı çıktığıma sevindim. Bu keyifli günün önemini haber olarak uzun bir süre sonra yazdım. Umarım gazetecilik kimsenin gözünün korktuğu sıkıldığı yer olmaz bundan böyle. Şahsen gazetecilik okuyan ama ego savaşları içinde ezilen hevesimi ancak canlandırabildim.
Ayrıca ilgili olanlar için ses kaydındaki deşifrenin en mühim yerlerini de yazmak istedim. Kesinlikle okuduğunuz da Coşkun Aral'ı daha çok takdir edeceksinizdir.

Haber için:

http://ihaber.istanbul.edu.tr/medya/basin-fotografciliginda-coskun-aral-ruzgri-h504.html


Aral'ın seminerde anlattıklarının bir kısmı

Türkiye ve fotoğrafçılığı hakkında

"   Umarım Türk Basını böylesine değerlileri araştırır bulur ve bir sonraki dönemde yeni kuşaklara da aktarır. Bizden sonrakiler de Türkiye'de basın fotoğrafçılığının tepeden inme değil, bir takım insanların gayretleriyle olduklarını hissederler. "

   Benden önce aslında herşey belgelenmiş ama savaşlar devam ediyor, ne yazık ki ve bende belgeliyorum elimden geldikçe. Savaşları doğru aktarırsa insanlar sanırım o topraklarda savaş çıkmıyor. Bunda da önemli olan, başta fotoğraçılar gibi tarihi belgseleyen insanlar. Biz sanatçı değiliz, biz sanata kaynak olabilecek tarihi belgeleyen insanlarız."

"   Öylesine savaşlar yaşadım ki gariptir çektiğim fotoğraflar Türkiye'de hiç bir yerde yayınlanmadı. Örneğin Saraybosna Savaşı'nın ilk üç ayına tanık oldum. Fotoğrafları gönderdiğimde Türkiye'nin en önemli gazetesi kullanmamıştı. Dünya basını savaştan  bahsediyorken, benim Türkiye'de anlaşmalı olduğum gazeteler bahsetmiyordu. Savaş ne kadar uzaksa o kadar uzak kalsın diye bir anlayış hakimdi. Savaş iyi aktarılırsa ders alınabiliyor. Mesela İsviçre'de savaşlar öyle aktarılmış ki her an savaş çıkar diye İsviçreliler malzeme stokluyorlar, herkes asker.Savaşı iyi aktaracak illa kan ya da vahşet fotoğrafları değil. Bazen binlerce kelimelerin, bir kitabın yerine geçen fotoğrafta olabiliyor."


"   Fotoğrafta gündeme paralel gidiyor. Çok basit bir örnek vereyim. 1988 yılında İran hükümeti Halepçe'ye Türkiye'den gazeteci götürdü. Türkiye'den bir gazeteci grubu, o dönem İran'da Irak'ın kimyasal bomba kullandıgı  Halepçe bölgesine götürüldüler yani. Irak'da Saddam rejimin kürtlere karşı yapmış olduğu fotoğraf olarak anılan fotoğraf çekildi. Bu fotoğrafı bu gazeteci grubu arasındaki Ramazan Öztürk çekti. Söz ettiğim fotoğraf Türkiye gazetelerinde yayınlanmadı. Bu  fotoğraf bir kaç ay sonra Amerikan Basın'ında, üstelik kendilerinin eğittikleri kişilerin açıklamalarıyla 'Irak kimyasal silah kullanıyor.' lafı üzerine küçük bir haber olarak çıktı. Gökşın Sipahioğlu rakip ajansta olmasına rağmen Ramazan'dan fotoğrafı alarak kullandı ve şimdi o fotoğraf dünyanın en önemli fotoğrafları arasında. Dönem çok önemli. Dünyanın en iyi fotoğrafını  çekebilirsiniz, zamanla değerlenebiliyor."


 "... Bunun etkisi var ama fotoğraf kadar o fotoğrafı kendi malzemesi olarak kullanan sanatçılara da ihtiyaç var. O yüzden sanatçı kolay olunmuyor, bizler sanatkarlara, daha geniş kitlelere o mesajları doğru ulaştırılsın diye onlara malzeme alıyoruz. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde sanatçılarda bu tür mesajları ne kadar doğru kullanırlar, bu da tartışılabilir. Biraz geri kaldığımızı söyleyebilirim. Çok iyi belgesel fotoğrafları çekiliyor ama bir ilham kaynağı olup bunu gerek plastik sanatlarda, gerek görsel sanatlarda gerek sinemada ne kadarı işleniyor, ne kadarı ele alınıyor bilemiyorum.

   Örneğin bizim meslekte 1980ler yılında iki ayrı hollywood filmi yapıldı bir anda bizim mesleğin değeri dünyada yükseldi. Biri Salvador biri  Under Fire idi. Sinema sanatının gerçek anlamda  kurmaca bir sistemde bizim bütün mesleğin bütün yaşanmışlığın dünyaya aktarımı hızlandırıldı.Birden bire savaşlarda çalışan muhabilerin yaşam koşulları konu edinmeye başlandı. Ama bizde hala böyle bir şey yok.

  Geçenlerde çocuk psikolojisi ilgili bir konferansa gitmiştim. Savaşta çocukların yaşadıkları tramvaları ele alan. Bizim bu konuda araştırma yapan doktrlarımızın verdiği örnekler bile II. Dünya Savaşı'nda Londra'dan alınmış örneklerdi. Kendi ülkemizde bir savaş atmosferi hakim, bir terör hakim. Bunun tramvasını yaşayan çocuklar var. Onlar arasında araştırma yok ya da onlar bir şekilde aktarılmıyor. Ama bundan 50 yıl öncesindeki çok farklı bir savaş aktarlıyor. Kendi yaşadıklarımız varken biz hala dünyadan örnekleri kullanıyoruz. Hem de eski örneklerle kıyaslama yapıyoruz."


Sosyal medya hakkında
"Gazeteler ve ajanslar zaten para vermek istemiyor. Tabi böyle olunca, sosyal medyadan gelen fotoğrafları onlar yayınlıyorlar. Ama artık elinizde tablet bilgisayar varsa insan olma gereği, daha kalitelisini ister. Sosyal medyadaki fotoğrafların hiç birinde profesyonel bir fotoğrafçının o fotoğrafa verdiği çabayla zamanla alakası yok. O yüzden hatırlatma anlamında önemli sosyal medya. Bu çalşma günlük basn yayın organlarındaki basın fotoğrafı alanını azaltır ama fotoğrafa  ihtiyaç duyanlar kaliteyi kullanan mecraları mutlaka bulurlar."

*Coşkun Aral'ın konuşmasındandır. Hiç bir değişiklik ve ekleme yoktur.

13 Eylül 2012 Perşembe

Sosyal Medya Hakkında


Sosyal medya ile insanların örgütlenmesinin bir kendince bir şekilde ucundan tutup haberleştiren Özge Özkul, ortaya sosyal medya hakkında neredeyse kesin bir görüş birliği sağlanmış olduğunu ortaya koydu. Bir çok ilgili kişinin yanı sıra benimde görüşlerime yer veren haber;

Twitter’dan kitlelere sesleniş!

Yeni bir iletişim aracı olan Sosyal Medya’nın etkisi büyümeye devam ediyor. Son zamanlarda sosyal medya üzerinden haberleşen ve bir araya gelen kitleler sayesinde, sınırlı izleyiciye sahip diziler fenomen hale geldi.


İhaber - Özge Özkul - “Behzat Ç.”,”Leyla ile Mecnun” ve en son olarak “İşler Güçler” adlı diziler bu etkinin en büyük örnekleri arasında yer alıyor. 

DRAMALARIN YERİNİ ABSÜRD KOMEDİ ALDI

Televizyonda yaygın olarak rastladığımız dramaların aksine, çizgi dışı olarak değerlendirilebilecek bu yayınlar, sosyal medya ortamındaki fanatiklerinin katkıları, paylaşımları ve yorumlarıyla milyonlarca kişiye ulaşan diziler haline geldi. Bu konuya en net örneklerden biri de Leyla ile Mecnun dizisinin 3.sezon açılış organizasyonu. Sezonun ilk bölümünü izlemek için yapılan organizasyonda dizi ekibi ve severleri bir araya geldi.  Bu etkinliğe katılımın yoğunluğu sosyal medyanın diziler üzerindeki etkisini somut bir şekilde gösteriyor 

İZLEYİCİLER SOSYAL MEDYADAN HABERLEŞTİ

Dizi çekimlerinin yapıldığı Kireçburnu Haydar Aliyev Parkında düzenlenen etkinliğin sahibi, dizinin fanı olan Veysi Elban. Sezona eğlenceli bir etkinlikle başlanmasını istediğini belirten Elban, düzenlediği etkinliği sosyal medya aracılığıyla duyurdu.

Haberde yer alan röportajlar.
Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek:  "Twitter’cı" ile "Televizyoncu" ayrı dünyaların insanı
Erdem Öztop- Medya Sorumlusu:  Kanallar sosyal medyaya ayak uyduracak
İsmail Hilmi Adıgüzel- İletişim Uzmanı: İnternet ucu olmayan bir ağ
Doğukan Gezer- Acaba? Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni: Önce radyo unutuldu şimdi de televizyon unutulacak
Ece Ulusum- İÜ Gazetecilik Öğrencisi: Sosyal medyayı, kullanış biçimleri etkiler

"Sosyal medya bana göre sonuna kadar kullanılmalı, ama iyi niyetli olarak. Bunun örneğini Leyla ile Mecnun etkinliğinde görebiliriz. Normalde sinemaya giden insanlar, film başladığında yalnızlaşır, tekbaşınalaşır. Ama burada öyle değildi. Birbirini tanımayan insanların ortak noktası olan dizi, oradaki herkesi buluşturdu. Ekranı sokağa taşıdı ve isimlerini bilmeyen kişiler sohbet etti, birlikte güldü, çekirdeğini içeceğini paylaştı.  Kısaca sosyal medya sosyalleştirdi. Bu yol dikkatli adımlarla izlenilmeye devam edilmeli. "

Haberin tamamı için:

2 Eylül 2012 Pazar

Çocuk Hapishanesi


Kriminoloji  adlı çalışmada suç şu şekilde tanımlamaktadır: “Topluma zarar verdiği ya da toplum için tehlikeli olduğu yasa koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem, davranış ve hareketlerdir.” Çocuk hapishanesi, devletin yargı sistemince suçlu bulduğu 18 yaş altındaki bireylerin ceza uygulamasında kullandığı yerlere verilen isimdir.

İçinde dönenleri bazen televizyon dizilerindeki kurgular da bazen de bir yakından duymak mümkün. Bir çocuğun suç işlemeye yönelmesinin sebebinin bulunup çözülmesi gerekirken birden bu ağır yaptırıma mahkum kalması adaletin düz mantık ilerlemesinin göstergesidir. Suç işleyene "suçlu" diyerek adil yargı sisteminden pay biçen mahkemelerin doğruluğu yanlışlığı elbette hukukta sürekli tartışılan alengirli mevzudur. Çocuğun ‘suç’ ile tanışması toplumsal bir sorundur. Yani ‘çocuk suçluluğu’ kavramının kökeni hukuksal olmaktan çok
sosyolojik ve psikolojiktir. Sokakta çalışan/ çalıştırılan ve sokakta yaşayan çocukların sorunu, yalnızca çok sayıda çocuğun  yasa dışı çalışması, toplumsal yapının ve toplumsal kurumların dışında kalmaları nedeniyle değil,  yaptıkları işlerin çeşidi ve sokakta bulunma koşullarının çoğu zaman ihmal, istismar ve sömürüye dayalı olması nedeniyle çok boyutlu değerlendirilmesi gereken karmaşık bir sorundur.

Hukuktaki bütün tartışmalar "iyi ve kötü kime göre ve neye göre" çıkmazına sürükler adamı. Yüzyıl öncesi düşünürlerin de sistematik hale getirmedikleri için hukuku "ahlak" olarak nitelendirilişiyle aynı sorulara kendilerince yanıtlar bulması da bir kanıttır. günümüzün düşünebildiğine inandığımız statülü kişilerinde yaptığı, iyi - kötü kavramını vicdan gözardı edilerek sonuçlamak ki objektiflik demek en başında dediğim düz mantık demek değildir. Çocuk hapishanelerindeki reşit olmayan suçlular, birey olabilmek için yani toplumda kabul görmek için, medyadaki süslü dünyaya ulaşabilmek ve de karın doyurabilmek için işledikleri suçlarının getirisini kötü bir şekilde anlıyor. Belki de aksine onu daha da suça meyilli yapıyor Bir çok araştırma mevcut ilgililere, üniversite çevrelerinden savcı-yargıçlara kadar hukuk çevrelerinde, özellikle 1954 öncesi dönemde bir çok çalışma yapılmış ve yazı yazılmıştır.

Velhasıl çocuk hapishaneleri ilk kez fotoğraflanmış. Kendi kadrajımında şahit olmasını istediğim enstantaneler mevcut. Yansıtmak istediği yani aslında yukarıda benim anlatamadığımı anlatan fotoğraflar:
http://www.ensonhaber.com/fotohaber/cocuk-hapishanesinin-ici-ilk-kez-goruntulendi/1

Size bir fikir verecek kaynakça iki doktora tezi:
http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3689/5327.pdf?show