22 Mart 2014 Cumartesi

Ece Ercan söyleşi


Haberin linki:


Ece Ercan ile Röportaj - 22.03.2014

Dikkat sahnede komik bir dişi var

ECE ULUSUM

Stand up gösterilerinde erkek egemenliği hakimken oyuncu Ece Ercan'ın Tek Dişilik Gösteri'si ile sahnedeki dengeleri değiştirmek istiyor. Kadına önyargılı yaklaşıldığını söyleyen Ercan: "Komiksen kadın ya da erkek olmanın önemi yok" diyor

Hepimizin anlatacak komik hikayeleri vardır. Ama hangimiz yüzlerce kişinin önünce saatlerce konuşup onları güldürebilir? Komediyi seven toplum olarak stand up gösterilerine de bayılıyoruz. Türkiye'de stand up erkek egemenliğinde yola devam ediyorken Tek Dişilik Gösteri bu egemenliği sarsma derdinde. Oyuncu komedyen kadınların sayısı oldukça fazla olmasına rağmen stand up yapan kadın sayısı çok az belki de yok. Ön yargıların karşısında duran ve şakalarını kolunun altına alıp sahnede anlatan Ece Ercan Tek Dişilik Gösteri'siyle kırıp geçiyor. Bir buçuk saatlik gösterisini yaparken mutlu olduğunu söyleyen Ercan "Bir kadının esprili olması çok güzel bir şey" diyor.

STAND UP YAPMA FİKRİ NEREDEN ÇIKTI?
Stand up demekten haz etmiyorum çünkü bizim meddahlık geleneğimiz çok eskiye dayanıyor. Meddah bizim yaptığımızdan farklı bir şey yapmıyor. Film ve drama üzerine master yaparken bir tez yazmam gerekiyordu. Tez olarak meddahlık ve dünyadaki komedyenlik geleneklerini araştırdım. Bunun üzerine bir de kendi gösterimi yazdım.

NASIL YANİ, TEZ OLMADAN ÖNCE KOMİK DEĞİL MİYDİNİZ?
(Gülüyor.) Komiktim. Çalıştığım yönetmenler ve etrafımdaki insanlar sürekli "Komedyen olmalısın" diyorlardı. Bu tez benim için bir bahane oldu ve sonrasında da işim. Yurtdışındaki örneklerini izledim, fikir edindim ve bu işe bilerek girmiş oldum.

SAHNELEME FİKRİ NASIL ÇIKTI ORTAYA? TEDİRGİN OLDUNUZ MU?
Yazdığım oyunu uzattım ve ortaya Tek Dişilik Gösteri ortaya çıktı. Metnimi CMYLMZ Fikir Sanat Ekibi'ne gösterdim onlar da bana destek oldu. Oyunu arkadaşlarıma oynadım, sonra ciddiye aldığım önemli insanlara. Ardından da oyunu sahnelemeye başladım. En risklisi de ilk günki seyirciydi. O gün çok heyecanlandım. Sahnede yaprak gibi titriyordum. İzleyenler çok gülünce içimden "Ben bu işi yaparım" dedim ve devam ettim.

SAHNEDE KENDİNİZİ NASIL HİSSEDİYORSUNUZ?
Sahneyi bir futbol sahası gibi düşünüyorum. Kendine pas veriyorsun ve pası yine sen karşılayıp şut atıyorsun. Gol olursa seyirci güler, aksi halde top dışarıda! Muhabbeti kendin açıyorsun aslında düşününce şizofrenik bir durum diyebilirim.

KADINSAL BİR DİL KULLANIYORUM
STAND UP YAPAN BİRİNİN KADIN OLMASI DEZAVANTAJ MI SİZCE?
Bence değil. Herkesin komik hikayesi var ama insanlar senin bakış açını görmek istiyor. Bu noktada cinsiyetinizin önemi yok. Ortaya bakış açınızı koyuyorsunuz sadece.

KOMİK KADIN İMAJI SİZİ RAHATSIZ EDİYOR MU? 
Espri zeka ürünüdür. Bir noktaya giden en kısa yolu bulmak için matematiği kullanırsınız, mizahı da zekaya anında ulaşmak için kullanırsınız. Aklınızdakileri birçok şekilde anlatabilirsiniz ama komik anlatmak için hesap yapmak gerek. Şaka dediğin karşılıklı bir oyun. Kadın olmanın erkek olmanın ne önemi var ki?

KADIN OLMAK ŞAKALARINIZI VE VÜCUT DİLİ KULLANIMINIZI ETKİLİYOR MU?
Bir kadının esprili olması güzel bir şey bence. Bu alanda gerçekten kadına önyargı var. Kadınlar erkeklere göre daha sıkıcıymış gibi düşünülüyor. Kadınların makyaja olan düşkünlüğünü ya da estetik meraklarını anlatıyorum. Kadınsal bir beden dili kullanıyorum yeri gelince.

DİĞER KOMEDYENLERİN TARZINI SÜRDÜRÜYORSUNUZ SAHNE KOSTÜMÜNÜZLE. NEDEN SİYAH GİYİYORSUNUZ?
İnsanları anlattıklarıma, jest ve mimiklerime odaklamak istiyorum. Seyircinin aklı kıyafetime takılabilir ve dikkati dağılabilir. siyah tercih etmeniz erkeksi bir tavırmış gibi geldi bana. Bu işi anlayan birisi bana "Çok gösterişli giyinmişsin, salaş giyin" dedi. Ben öyle düşünmüyorum. Sonuçta anlattığım ilgi çekiciyse saçımı taramış olmam daha artı bir şey. Bir gün tarz değiştirebilirim.

GÖSTERİNİN ADI TEK DİŞİLİK GÖSTERİ. KADIN KİMLİĞİNİ ÖNE ÇIKARMANDAN DOLAYI AYRICA BİR ELEŞTİRİ ALIYOR MUSUNUZ YA DA GERÇEKTEN BU KİMLİĞİNİ KULLANIYOR MUSUNUZ?
Almıyorum. Bilmem kullanıyor olabilirim. Özellikle ben bulmadım Ceyhun Yılmaz'ın önerdiği bir isimdi. Sahnedeki tek dişi de benim, yanlış değil.

ECE ERCAN KİMDİR?
İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü mezunu Ece Ercan, Boğaziçi Üniversitesi'nde Matematik okuyor. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde okudu. Şehir Tiyatroları'nda çocuk oyunları bölümünde uzun süre yer aldı. Kadir Has Üniversitesi'nde film ve drama üzerine master yaptı.Televizyonda da birçok dizide rol aldı. Yedi Kocalı Hürmüz ve A.R.O.G. filmlerinde oynadı.


15 Mart 2014 Cumartesi

Lüksün yeni temsilcisi


Haberin linki:

Paparazzilik




Haberin linki:


Dijital diyetle hayatı yakalayın! 15.03.2014

Gün içinde kaç saat bilgisayar ekranına bakıp akıllı telefonla zaman geçiriyorsunuz? Eğer çoksa, sanal dünyada kaybolmamak için dijital diyete başlayın
ECE ULUSUM  


Akıllı telefonumuz elimizde olmadan değil dışarı çıkmak salondan mutfağa bile gitmiyoruz. Anında ulaşılabilirlik olgusu, sürekli iletişim araçlarıyla içli dışlı olmamıza neden oluyor. Gündemdeki konuları kaçırma ve haberleri takip edememe endişesi, akıllı cihazlarımızla yatağa girmemize bile neden oluyor. ABD'de Chicago Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre sosyal paylaşım ağları, sigara ve alkolden daha fazla bağımlılık yapıyor. Beğenme ve retweetleme butonları mutluluk hormonlarından dopaminin ani artışına sebep oluyor. Bu da kişiyi zamanla sosyal medya bağımlısı yapıyor. Chicago Üniversitesi'ndeki bilim insanlarına göre bağımlılar yemek yemeyi, uyumayı, okula ya da işe gitmeyi bile erteleyebiliyor. Bütün bunlar normal gibi gelebilir ama çok daha önemlisi, bu dijital bağımlılık, hayatı kaçırmamıza neden oluyor. Üstelik elektronik aletlerin sağlığa zararlarından söz etmiyoruz bile... Anlattıklarımızı bir düşünün ve daha fazla zaman kaybetmeden dijital diyetinize başlayın.

İNTERNETSİZ TATİL
İnternetsiz tatil, gözünüzü korkutmasın. Her an ne yediğinizi ve deniz-kumsal nispetinizi paylaşmak zorunda değilsiniz. Tatil deneyiminizi arkadaşlarınıza yüz yüze anlatmak daha keyifli olur. Dijital diyetinizi bozmadan tatil yapabileceğiniz birçok yer var. İşte üçü:
- Palm Island Resort (Karayipler) 32 adadan oluşan Palm Island Resort'ta adalardan biri dijital diyet ya da detoks için ayrılmış. Otelin felsefesi şu: Bütün elektronik eşyaları arkanızda bırakın ve burada kendinizi keşfedin. Sahilde resim yapmaktan yoga aktivitelerine, meditasyon eğitiminden su altı dalışına kadar otelin sunduğu pek çok aktiviteyle teknolojinin yarattığı tahribatı biraz olsun azaltacaksınız.
- Lifehouse Spa (İngiltere) Otelin başlattığı uygulamayla içeriye girerken bütün cep telefonu ve kamera gibi elektronik eşyalarınızın yanı sıra sigara gibi zararlı alışkanlıklarınızı da dışarıda bırakmak zorundasınız Kendinizi hem teknolojiden hem de modern hayatın negatif etkilerinden uzaklaştırabileceğiniz bu otelde, spor salonu ve termal tesisleri kullanabilir, grup aktivitelerine dahil olabilirsiniz.
- Renaissance (Pittsburg- ABD) Bu otelin özelliği bütün aile bireylerinin elektronik eşyalarını görevlilere teslim etmesi. Otelde vakit geçirebileceğiniz özel masaüstü ve kart oyunları var. Böylece aile bireylerinin teknolojiden uzak bir şekilde eskiden olduğu gibi yeniden bir araya gelebilmesi sağlanıyor.

BEYNİNİZE MOLA VERDİRİN
Akıllı cihazlarla iletişim halindeyken ve işteyken sürekli düşünür haldeyiz. Bu kadar yoğun olmak bedeni daha hızlı yoruyor. Aniden her şeyi bırakmanız imkansız, biliyoruz. Gün boyunca aklınıza geldikçe 15 dakika internet ve benzer cihazlardan uzak durun.

E-MAİL'LER SİZİ ELE GEÇİRMESİN
Dünyada milyonlarca insan birden fazla elektronik posta hesabına sahip. Günün büyük bölümü posta okumak, gelenlere yanıt vermek ve yenilerini göndermekle geçiyor. Oysa bilgisayar başında posta okumak için geçirdiğiniz zaman çok değerli. Vaktinizi kitap yerine mail okumaya harcamayın.

YÜZ YÜZE İLETİŞİM KURUN
Twitter, Instagram ya da Facebook'u olmayan yoktur. Binlerce arkadaşımız gönderilerimizi beğeniyor, yorum yapıyor. Ne kadar da sosyaliz. Ama sanal arkadaşlarla kahve içmek imkansız. Üstelik sosyal paylaşım ağları, gerçek dünyadan koparıyor ve sizi eve hapsediyor. "Hesaplarınızı kapatın" demeyeceğiz. Sabah uyanınca hesaplarınızı kontrol etmekten vazgeçin. Haberleri önce gazeteden okuyun. Arkadaşlarınızla yazışmak yerine telefonla konuşun.

CEP TELEFONUNUZU KAPATIN
"Eskiden cep telefonu mu vardı?" diyen büyüklerimize cevap vermenin zamanı geldi: "Yoktu!" Cep telefonlarının sağladığı kolaylıklar göz ardı edilemez. Ne zaman cep telefonlarının adı akıllı telefon oldu ve içine dünyaları sığdırdı, işte o zaman işler değişti. Belki sürekli başınız önünüzde dolaşırken hayatı kaçırdığınızın farkında değilsiniz ama kaçırıyorsunuz, bilginize. Gün içinde telefonunuzu ya sessize alın ya da kapatın. Daha az stresli olacağınızı ve mutluluğu garanti ediyoruz.

EKRANSIZ HAFTA SONU
Hafta sonu mümkün olduğu kadar kitle iletişim cihazlarına yaklaşmayın. Tanımadığınız yüzlerin fotoğrafını beğeneceğinize ya da televizyondaki programları sessizce izleyeceğinize, sırt çantanızı kapın ve yürüyün. Fotoğraf çekebilirsiniz ya da piknik yapabilirsiniz. Bir ekrana odaklanmak yerine yapabileceğiniz birçok seçenek var.

BİLDİRİM SESLERİNİ KAPATIN
Beğenilerden ve yorumlardan anında haberdar olmak içinizi rahatlatıyor olabilir ama bu tip bildirim sesleri, dikkatinize dağıtmanıza neden oluyor. Şimdi akıllı cihazınızı elinize alın, sesli bildirimleri tamamen kapatın ve işinize odaklanın.

BU NASIL BİR DİYET?

Her şey kararında güzeldir. Bu mantıktan yola çıkarak akıllı cihazlar ve internetle aranıza belirli sürelerde mola vermeyi sağlayan dijital diyet, kullanıcıların hayatı yeniden yakalamasını amaçlıyor. 'Dijital obez' olarak da adlandırılan kullanıcılar, gerçek insanlarla tanışıp, gerçek ilişkiler yaşamaya yönlendiriliyor. Dijital diyet, sadece telefon ve bilgisayarı değil, telefonu da kapsıyor.

Edebiyata kadın dokunuşu - 15.03.2014


8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü yeni geride bıraktığımız günlerde, elbette kadın yazarları unutmak olmazdı. İşte 2014'te okuyacağımız kadın yazarlar ve kitapları. ECE ULUSUM derledi

Metis Kitap
Sema Kaygusuz ile yine yeniden
Geçtiğimiz aylarda ilk oyun kitabı Sultan ve Şair'i yayımlanan Sema Kaygusuz'un roman ve öykülerinin de yeni basımları bundan böyle Metis Edebiyat koleksiyonunda olacak. Kalemi sevilen Kaygusuz'un Yere Düşen Dualar'ı bu ay yeni baskısıyla okur karşısında. Ayrıca Demet Dinler'in atık kağıt işçileri anlatan kitabı İşçinin Varlık Problemi ve Anna Banti'nin 16. yüzyılda yaşamış sıra dışı bir kadın ressamı konu alan romanı Artemisia da önümüzdeki aylarda çıkacak kitaplar arasında yer alıyor.

Kırmızı Kedi
İnci Aral için gün sayıyoruz
Kitap külliyatı birer birer Kırmızı Kedi'den çıkan İnci Aral'ın önceki kitaplarından Ağda Zamanı ve Ruhumu Öpmeyi Unuttun yeniden yayımlandı. Aral şu sıralar yeni kitabı üzerine çalışıyor. Bu kitabı yaz aylarında okuyacağız.

Yapı Kredi Yayınları
Tezer Özlü de var, Judith Butler da
Yapı Kredi Yayınları okurlarına ilk romanıyla dikkat çeken Tuğba Doğan'ın kitabı Musa'nın Uykusu'nu öneriyor. Duygularını kaleminin mürekkebi yapan Tezer Özlü'nün Yeryüzüne Dayanabilmek İçin kitabı da raflarda yerini alırken yayınevi Prof. Judith Butler'ın Savaş Tertipleri'nin Cogito serisinden çıkacağı müjdesini verdi.

Altın Kitaplar
Polisiyenin kraliçesi Agatha Christie yeniden
Çocuk kitaplarıyla yıllardır okurların hafızasında yer edinen Gülten Dayıoğlu, önümüzdeki ay hem yetiştirdiği kuşaklar hem de yetişecek yeni fidanlar için bambaşka bir tarzda kaleme aldığı Kayıplara Karışmak kitabıyla seslenmeye hazırlanıyor. Sevgi Perek ise Bizim Şirket adlı kitabıyla iş dünyasındaki kadına bakış açısının önemine ve bir kadının gözlemlerine dikkat çekecek. Polisiye roman söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimlerden biri olan Agatha Christie'nin Altın Kitaplar'dan yeniden basılan eserleri arasında Zarif Bir Cinayet Gecesi ve Mezopotamya'da Cinayet var.

Kapı Yayınları
Bir Eski Sokak Sesi'ne kulak verilmez mi?
Kapı Yayınları'nın kadın yazarları arasındaki Yıldız Ramazanoğlu Çiçekli Bir Boşluk adlı yeni öykü kitabıyla edebiyat serüvenine devam ediyor. Türk edebiyatının sevilen öykücü ve romancılarından Sevinç Çokum'un 1972-1974 yılları arasında yayımlanan ve çok sevilen ilk öykü kitapları Eğik Ağaçlar ve Bölüşmek, Bir Eski Sokak Sesi adlı kitapta toplandı ve raflarda yerini aldı. Ünlü fotoğrafçı Gülderen Bölük'ün Osmanlı'dan günümüze fotoğraf stüdyolarıyla ilgili Fotoğrafın Serüveni adlı çalışması da özel koleksiyondan görsellerle yayımlanacak.

Remzi Kitabevi
Bedia Akarsu sürprizi
Yayınevinin önümüzdeki günlerde yayımlayacağı kitaplar arasında Özlem Yıldız'ın Elçiye Zeval Olmaz ve Aydan Üskanat'ın yemek kitabı Mevsiminde Yemek var. Ama asıl sürpriz ünlü felsefeci Bedia Akarsu'yla ilgili bir nehir söyleşi kitabının çıkacak olması.

Timaş Yayınları
Bekiroğlu için bir süre bekleyeceğiz
Cennet Kadınlarının Sultanları dörtlemesiyle Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice ve Hz. Fatıma'nın hayatlarını romanlaştıran Sibel Eraslan 2014'ün ilk aylarında da Hz. Aişe'yi yazdı. Timaş, sonbahar aylarındaysa Nazan Bekiroğlu'nun da bir kadın romanıyla okurlarıyla buluşacağını müjdeliyor.

Koton Kitap
Trigiani'den yeni bir kitap
Koton Kitap'ın ilk kadın yazarı Wendy Lower'ın Hitler'in Şirret Kadınları kitabı geçen ay okurla buluştu. Önümüzdeki aylardaysa iki kadın yazarın kitabı çıkacak: 'New York Best Seller' listesinde kitaplarıyla yer alan Adriana Trigiani'denAyakkabıcı'nın Karısı ve Vicky Vlachonis'ten Beden Yalan Söylemez.



Can Yayınları
Ayfer Tunç raflarda, Emine Uşaklıgil'in eli kulağında

Kadınların edebiyata dokunmadığı bir hayatın bile ürkütücü olduğunu belirten Can Yayınları, 2014 yılını da aynı üretkenlikle geçirmeyi hedefliyor. Bu yılın yayınevinden çıkan ilk kadın kitabı Ayfer Tunç'un yeni romanı Dünya Ağrısıoldu, hemen ardından Sibel K. Türker'in öykülerini bir araya getirdiği Aşkın Kalplerimizdeki Mutat Yolculuğu adlı kitabı da okurla buluştu. Büşra Ersanlı'nın cezaevinde geçirdiği günleri anlattığı Bulut Falı geçen hafta yayımlandı. Emine Uşaklıgil'in geçmişten günümüze İstanbul'un serüvenini anlattığı Bir Şehri Yok Etmek ise bu hafta yayımlanacak.

9 Mart 2014 Pazar

Selfie Sendromu'na yakalandık 09.03.2014

Ellen Degeneres'in Oscar töreninde çektiği selfie tüm dünyaya yayıldı. Toplu selfie çekmeyen kalmadı. Buyrun, modern dünyanın yeni hastalığı Selfie Sendromu ile tanışın
ECE ULUSUM

Herkes 86. Oscar töreninde komedyen Ellen Degeneres'in Hollywood yıldızlarıyla beraber çekip paylaştığı selfie'yi konuşuyor, hatta kendi 'Oscar selfie'si'ni paylaşıyor. Bir haftadır bir selfie çılgınlığı sürüp gidiyor. Tabii öncesi de var. Bir düşünün, sosyal paylaşım sitesinde kendindeki değişikliği göstermek isteyen, canı sıkıldığıda ya da sırf bir şeyler paylaşmak istediğinde selfie çeken arkadaşlarınızın sayısı az mı? İngilizce otoportre anlamındaki self-portrait kelimesinden türeyen selfie, kendi fotoğrafını çekmek ve paylaşmak anlamına geliyor. Günlük hayatta bu kadar sık kullanılan selfie kelimesini Oxford Üniversitesi, 2013 yılının sözcüğü seçti. Yılın sözcüğü olunca da "Nasıl selfie çekilir?" videolarından tutun dünyadaki birçok ülkenin çevrimiçi selfie haritası yapıldı.
 
SELFIE NARSİST YAPIYOR

Çoğu etkinlik ve galada dünyaca ünlü isimler telefonlarını ellerinden düşürmüyor, ABD Başkanı Obama bile! Özel anlarını paylaşmak için selfie çekiyorlar. Prens William ve Kate Middleton, Rihanna, Eminem, Elijah Wood bunlardan bazıları. Degeneres'in 'Oscar selfie'si sadece kendini çekmek yerine kalabalık ve mutlu anların selfie'sini çekme akımını da başlatmış oldu. Fatih Terim bile bu akıma uydu ve milli futbolcularla beraber çektiği selfie en çok paylaşılanlar arasında. Peki bu çılgınlığın sonuçları neler? California Üniversitesi ve Michigan Üniversitesi'nin selfie hakkında ortaya koyduğu çalışmalar derlendi ve ortaya modern dünyanın yeni hastalığı çıktı: Selfie Sendromu. Selfie çekmenin kişiyi narsistik yaptığını belirtilen çalışmada selfie'nin diğer etkileri depresyon, dikkat eksikliği, röntgencilik, bağımlılık ve hipokondri (hastalık hastası) olarak sıralandı. Özellikle narsist kullanıcıların sürekli güncelleme yaptığı ve kendi fotoğraflarını paylaştığını söyleyen araştırmacılara göre selfie sendromuna yakalanmış kişi sayısı gün geçtikçe artıyor. Yani patronunuzdan karşı komşunuza kadar herkes selfie çılgınlığına kendini kaptırırken siz de telefonunuzu kendinize çevirip poz vermeden önce bir düşünün.

Siyasetçinin boy gösterdiği dijital meydan: Sosyal medya


Haberin linki:



8 Mart 2014 Cumartesi

Sabaha kadar tango! 08.03.2014

Türkiye'de tango tutkunlarının sayısı çok. Öyle ki sadece İstanbul'da her akşam üç-dört farklı mekanda tango geceleri düzenleniyor. Biz de bu gecelerden birine konuk olduk...
 ECE ULUSUM
Tutkunun ve aşkın dansı tango... Anavatanı Arjantin'den 20. yüzyılın başlarında seyahat eden dansçı ve orkestralar sayesinde Avrupa'ya ulaşan tangonun Türkiye'de de çok hayranı var... Öyle ki, sadece İstanbul'da her akşam üçdört yerde 'milonga'lar, yani tango geceleri düzenleniyor. Hal böyle olunca, biz de bu gecelerden birine katılıp tango ateşine bizzat şahit olmak istedik ve Tangomio Dans Okulu'nun kapısını çaldık. Dans salonuna girer girmez keskin bir kahve kokusu ve nostaljik bir şarkı eşliğinde dansçılar bizi karşıladı. Ortam sıcak, herkes işten ya da okuldan çıktığı gibi gelmiş. Yönetici asistanı Melike Karadağlı (23) iki yıldır tango yapıyor ve işinin tango tutkusunun önüne geçemediğini, vakit ayırmakta zorlanmadığını söylüyor. Milongada kuaföründen öğrencisine, her meslekten, her yaş grubundan insanlar tango yapmak üzere buluşmuş. Serin ve yağmurlu bir akşam olmasına rağmen milonga dolu. Biz, gelenleri üzerlerindeki günlük kıyafetlerle tango yapacaklarını sanıyorken, tangolcular çantalarından rengarenk kıyafetleri çıkarıverdi. Dans ayakkabıları giyildi, müzik başladı. Işıklar karardı ve tam saat 22:30'da dans başladı!

TÜRKİYE TANGOYU SEVİYOR
Daha geç gelenler de oldu. Onlar da ellerinde kahveleri, bir süre dans edenleri izledikten sonra kendilerini partnerleriyle piste attı. Eğlence gece saatlere kadar sürdü... 13 yıldır tango yapan Tangomio Dans Okulu'nun kurucularından Hayati Tekin "Tangoya ülkemizde çok büyük bir ilgi var. Arjantin ve İtalya ilk sıralarda geliyorsa da ardından Türkiye yer alıyor. Kalite ve sayı açısında iyi bir yerdeyiz" diyor. Tangonun bir bağımlılık olduğunu söyleyen tango hocası İlkan Aydın da dileyen herkesin tango yapabileceğini, en önemli şeyin bedeni müzikle bağdaştırabilmek olduğunu söylüyor. Tango gecelerinin kapıları, bilene de, öğrenmek isteyene de açık. Milongaların ücretlisi de var, ücretsizi de. Size yakın olan mekanı seçip gidebilirsiniz. Eğer "Dans edemem" diyorsanız, izlemek için de katılabiliyorsunuz.

Milonga takvimi
Pazartesi: Armada Otel (Sultanahmet), Otra Practilonga (Kızıltoprak), Hola (Beyoğlu)
Salı: La Cumparsita (Mecidiyeköy), Tangoist (Taksim), Juventud (Beyoğlu), Tango Rocio (Kalamış), Hayal Kahvesi/Ayda bir (Caddebostan)
Çarşamba: Tiyatro Cafe (Beşiktaş), 333 (Taksim), Dinamica (Beyoğlu), Epoca (Beyoğlu)
Perşembe: Point Hotel (Taksim), Senora Evita (Beyoğlu), Anatolia (Kalamış)
Cuma: Tanguisimo (Feneryolu), La Milonga İdeal (Fenerbahçe), İstanbul (Beyoğlu), Tahtasaray (Levent), Tangolic (Beyoğlu)
Cumartesi: Calienteb (Mecidiyeköy), Taner Yıldırım Dans Salonu (Kadıköy), El Huracan (Beyoğlu), Veijo (Beyoğlu), Ala Turca (Ataşehir), Stüdyo Balance Cafe (Kadıköy), Beyoğlu (Taksim)
Pazar: Ponte (Beyoğlu), Cordial (Beyoğlu), Deniz Yıldızı (Beşiktaş)

Türkiye'nin ilk tango dergisi
Tango tutkunu gazeteci Hazal Ocak (23) "Milongaya ilk katıldığımda gözüm, tango hakkında gazete ve dergi aradı. Öğrendim ki insanlar sadece broşürlerden ve internetten haber alabiliyordu" diyor. Bu nedenle geçen yıl Lapiz adlı dergiyi yayımlamaya başlamış. Tango hakkında her şeyi bir araya getiren, üç ayda bir çıkan dergiyi ücretsiz olarak tango gecelerinde ya da tango okullarında bulabilirsiniz.

Tango sözlüğü
Arrastre: Sürüklemek Bien Parado: İyi duruş Cadena: Dairesel bir hareketin devamlı olarak yapılması Derecha: Sağ Gancho: Bacağın dizden kırılıp partnerin bacağını sardığı hareket Izquierda: Sol