
Ülkemizi ele alırsak Taksim, Kadıköy, Mecidiyeköy meydanları protestonun sahnesi haline gelmiş durumda. Oradaki insanların 1-2 saatlik yürüyüşünün ne kadar ciddiye alındığını göz önünde bulundurmak gerekirse, yanlarından geçenler merakını gidermek için bir dönüp bakıyor, biraz kalabalık ve olay çıkaracak gibiyse de güzelim kameralı telefonları havada hazır görüyoruz. Belki milli duyguları kabartan bir konuşma nida varsa esnaf tüm gücüyle alkışlıyor. Bu kadar... Olay o kadar basitleştirilmiş ki medyadaki gizli nefret söylemleri sayesinde grev, protesto, yürüyüş vs kavramları duyan toplum bireyleri "boş iş" olarak düşünüyor, kendilerine zarar verecek toplum düzenini bozacak birşey olarak görüyor.
O ufak gruplar bu dünya düzenindeki göz boyama amaçlı azınlık çarkı işlevini gördüklerini hiç anlamadılar, anladıklarında istikrar soluyan insanların birleşimi ve de bilinçli olarak neye karşı adım adım mücadele ederek yürüdüğünü bilen insanlar o grupları oluşturur. Yapılacak eylemlerin gerçek anlamda planlanmış olması ve farklı olması şart. Böylece bu faaliyetler sistemin çarklarını döndürmek adına benzin niteliğini bir kenara bırakıp çomak vaziyetine gelebilirler.
Ece Ulusum