Propaganda ve ikna yöntemlerinde en çok başvurulan yol korkutmadır. Korkan birey ya da toplum birilerine güvenmeyi gerekli gördüğü gibi tedirgin sürdüğü hayatında olabildiğince savunma diler. Bunun farkında olup balını yiyen Amerika uzun yıllardır korku yöntemiyle çarklarını döndürmektedir.

Peki bu korku insanlara nasıl yerleşti?
Bu yanıtı da çok uzakta aranması saçma olurdu; medya... Ana haber bültenlerinde yılda suç oranının %20'ye kadar düşüyor olmasına rağmen yayınlanan cinayet haberleri %140 artış gösteriyor. Haberlerin alt metni olan, "dışarıda bunlar oluyor, haline şükret ve dikkatli ol" uyarısı insanlara birbirlerine güvenmemeyi ve "savunma alışverişine" çıkmayı tembihliyor. 11 Eylül olayı sonrasında gerçekleri bilmeyen Amerika'da yaşan insanlar yeterince korktu ve artık her denilene inanmaya hazır kıvama geldi. Medya olayları korkunç ve uzun süre yineleyerek gösteriyor. Polisiye dizi ve reality programları tavan yapıyor.
Michael Moore'un Bowling for Columbine adlı belgeselinde net bir şekilde Amerika ve Kanadayı kıyaslıyor. Kanada'da da silah alım satımın çok olmasına rağmen insanlar kapılarını kilitlemiyorlar ve işlenen cinayet sayısı yılda 60 hatta daha düşük. Fakat cinayeti işleyenlerin bir kısmı da Kanadalı değil. Amerika'da ise yılda işlenen cinayet sayısı 11 bini geçiyor. Moore Kanada'nın ana haber bültenlerine baktığında fazla sıkıcı ve hiç aksiyon olmadığını görüyor. İlginç bir durum öyle değil mi?
Sosyal darwinizm sindirilmiş Amerikalı insanlara acımasız dünya sendromu dayatılıyor. Büyük paralar kazanan silah şirketlerinin insan hayatına verdiği değeri, unutun gitsin. Özgürsün Amerika, insanları katletmekte ve gerçeklerini halının altına süpürmekte özgürsün!
Ece Ulusum