19 Ağustos 2013
İlk çıkan haberimin coşkusunu adam akıllı yaşayamadan gündem toplantısı hemen gelmişti. Konu bulmak için gece uykusuz kaldım ama yine de bulamadım. Konu bulmak ne biçim de zor!
Zırvalıklarla doldurmak zorunda kaldım sayfayı. Sabah toplantı masasında yine kendime yer bulamamıştım. Zaten ayakta kalmamın daha iyi olacağına inandırmaya başlamıştım kendimi. Çaylar geldi konuşmalar başladı. Aklım birden uçup gitti. Çünkü gözümü Nur Çintay'ın telefon kılıfından alamıyordum. Telefonunda kocaman mavi bir burun vardı. Kullanışlı olup olmadığını düşünürken Şengül Hn."Ece kimdi?" dedi ben muz kabuğuna basmış gibi ayıldım. Kendimi hatırlattıktan sonra kırmızı yanaklarım eşliğinde konularımı sundum. Bir kısmına yap dedi ve yine kara kara nasıl yapacağımı düşündüm.
Toplantıdan çıktıktan sonra bisikletle ilgili bir dosya konusu için Haşim İşcan Geçidi'ne gidecek adam aranıyordu. Fisun'a kaçamak gözle baktım ama anında yakalandım. Yanıma bir fotoğrafçı ayarlayacağını bugün gelmeme gerek olmadığını ama yarına yazının hazır olması gerektiğini anlattı. Ne olur ne olmaz diye de birkaç soru örneği yazdığı kağıdı da elime tutuşturdu. Dışarıya çıkıp gözlemlerimi ve duyduklarımı yazacağım bir haber olacaktı. Bu sefer istediği bilgiyi alamama korkusu başladı. Kendi blogum için insanlarla çatır çatır konuşuyordum ama bir kurum adına konuşmak öyle basit miydi?
Yanıma Deniz geldi. İleride çok seveceğimi bilmiyordum. Sürekli sorular soruyordu. Bense bir an eve gidip duş altında isyan etmek. Soruları ezberledikten sonra bir gazeteci havası takınmaya çalıştım. Çok acemiydim ve belli etmek istemiyordum. Tabii en bombasıysa ses kayıt cihazı almadan gitmiş olmamdı. Evin anahtarını yolda düşürsem bu kadar koymayacaktı. Ya Deniz "Vay salak" derse? Demedi. Destek çıktı.
Bisiklet satan abilerin yanına gittim bir soru eksik sorsam Deniz adamların fotoğrafını çektikten sonra hemen aklına gelenleri soruyordu. Not alırken unutmamam için tekrarlıyordu. O an Deniz'i dünyanın en iyi kadını olarak ilan etmek istedim. Tüm notlarım tamamdı. Eve gitmeden önce kafa dağıtmak için gezdim. Çimenlerde mısır yedim. Keyif yaparken haber aklımdan tamamen çıkmıştı. Eve gittim ama gözlerim isyan etti ve ben de bastıramadım.
Kimse gelmeden önce gazeteye gittim sabah. Benden istedikleri bir karışlık yazıydı ben bir sayfaya yakın yazmıştım. Nereyi silsem bir bilgi eksik gibi geliyordu. Böyle havalı anlattığıma bakmayın teslim etmem yine öğle saatlerini buldu. Fisun teşekkür etti ve dikkat etmem gereken noktaları söyledi. O çok önemli şeyler söylüyordu ama ben üzerindeki siyah tulumun üzerindeki çengelli iğneye bakmadan edemiyordum. Gazetede dekolte yasak mıydı? Ailesiyle oturuyordu da annesi mi zorla taktı? Kıskanç bir sevgilisi mi vardı yoksa... "Tamam mı Ececim? Anlaştık değil mi?" dediğini duydum sadece ve lazer ışığını takip eden kediler gibi kafa salladım. Olkan beye abi demeye başlamıştım. Beni Ümit Besen'in kardeşinin büfesi Zeynep'e götürüp sürekli önemli şeyler anlatıyordu. Benim önemsemediğim bir konuyu bile öyle anlatıyordu ki birazdan Magna Carta'yı cüzdanının büyük gözünden çıkaracak gibi hissediyordum.
Yukarı çıktık. Moda editörü Ayşe derin yırtmaçlı elbisesiyle dolaştığında çengelli iğnenin gazeteyle alakası olmadığını anladım. Bir konuşma sırasında ailesiyle oturmadığını da çözdüm. Boş adamların yaptığı işleri yapıyordum anlayacağınız. Fırat bana sürekli kısa haber veriyordu. Sürekli tatlı bir fırça atıyordu. Haksız sayılmazdı. Kısa haberi iki saatte yazıyordum. Okula nasıl sövdüğümü bilemezsiniz! Günler endişe ve eğlence arasında gidip gelerek geçiyordu.
Benim bir sayfa yazdığım haberi sorarsanız.
GELENEKSEL ADRES: HAŞİM İŞCAN GEÇİDİ
İstanbul'da, içinden geçerken özellikle küçük çocukların iç geçirdiği bir geçit var: Haşim İşcan Geçidi. Yıllardır birçok farklı renk ve modelde bisikletin satıldığı bu geçit, 1972'den önce otomobil parçalarının satıldığı bir yermiş. Bu geçit artık 'Bisikletçiler Çarşısı' olarak biliniyor ve İstanbul'da bisiklet almak isteyenlerin aklına gelen ilk yer olarak dikkat çekiyor. Recep Kılıç, Saraçhane'deki bisiklet satıcılarının oluşturduğu derneğin başkanı ve 30 yıldır bu geçitte bisiklet satıyor. Geçidin avantajlı yanları olduğunu anlatan Kılıç "Buraya gelen müşteriler istedikleri kadar bisikleti deneyebiliyor ve montajlı olarak evlerine götürüyor. Herkesin cebine uygun seçenekler ve samimiyet var burada," diyor. Tabii bu geçidin birçok avantajı var. Mesela Haşim İşcan Geçidi'nden bisiklet alanlar, aksesuvarları da ek ücret ödemeden edinebiliyor. Üstelik burada ikinci el bisikletlerde satılıyor.
--
HABERİN LİNKİ
http://www.sabah.com.tr/Cumartesi/2013/08/24/turkiye-bisikleti-yeniden-kesfetti
abim ilk bisse marka bisikletini buradan almıştı 90 larda.. abim erken öldü ve ben neredeyse hergün buradan işe gidip geliyorum. bisikletlere bakarak.
YanıtlaSil